Dünya çapında tüm liderler ilerleyişlerini ölçmek için bazı göstergeler kullanırlar. Örneğin, CEO’lara en yakından hangi göstergeleri takip ettiklerini sorsanız, muhtemelen size gelir artışı veya hisse fiyatı diyeceklerdir. Belki Suudi kralı petrol fiyatlarını söyleyebilirdi.Peki ya İşsizlik? Yoksulluk oranı? Cevaplarının ne olacağından tam olarak emin olamayız ancak hiçbirinin mutluluk demeyeceğini çok iyi biliyoruz.
1935 yılında George Gallup tarafından kurulan ve dünya çapında gerçekleştirilen kamuoyu yoklamalarıyla tanınan Washington DC merkezli bir Amerikan analitik ve danışmanlık şirketi olan GALLUP bu konuda da bir araştırma yürütmeye başladı ve Kör Nokta: Mutsuzluğun Küresel Yükselişi ve Liderler Bunu Kaçırdı adlı kitabında da bundan bahsetti.
Gallup’a göre hiçbiri bugün dünyada ne kadar mutsuzluk olduğunu bilmiyor. Ve bunun endişe verici olduğunu, çünkü mutsuzluğun şu an rekor seviyede olduğunu söylüyor. İnsanlar her zamankinden daha fazla öfkeli, daha üzüntülü, daha çok acı çekiyor, daha çok endişe ve stres hissediyor.
Aslında bunu bilmek için verilere ihtiyaç yoktu. Pandemi zaten herkesi perişan etti.
Gallup’un insanların her gün yaşadığı olumlu ve olumsuz deneyimler hakkındaki son yıllık küresel güncellemesine göre, pandeminin ikinci yılı dünya için duygusal olarak ilk yıldan daha zor bir yıl oldu .
2021, istikrarlı bir belirsizlik diyetine hizmet ederken, dünya bir önceki yıla göre biraz daha üzgün, daha endişeli ve daha stresli bir yer haline geldi. 2020’de zaten oldukça üst seviyelerde olan bu stres, endişe ve üzüntü deneyimleri 2021’de yükseldi ve yeni rekorlar kırdı.
COVID-19 herkes için zordu, ancak mutsuzluğun artmasından yalnızca pandemiyi sorumlu tutamayız. Küresel sefalet pandemiden çok önce artmaya başlamıştı. Aslında, mutsuzluk on yıldır istikrarlı bir şekilde tırmanıyor ve yükselişi neredeyse her dünya liderinin kör noktasında. Uzmanlar hemen hemen her şeyi nasıl sayacaklarını biliyorlar ama insanların nasıl hissettiklerini sistematik olarak ölçmüyorlar.
2006 yılında Gallup, “mutluluk” ile eşanlamlı olarak kullanılan öznel iyi oluş üzerine küresel bir araştırma yürütmeye başladı. Araştırmanın amacı, — ülkelere göre — insanların yaşamlarının kendi bakış açılarına göre nasıl gittiğini rapor etmekti. Dünya daha mı stresliydi? İnsanlar daha mı umutluydu? Daha mı kızıyorlardı?
Bu çalışma şu anda dünya nüfusunun %98’inden fazlasını temsil ediyor ve 5 milyondan fazla görüşme içeriyor.
İnsanların üzüntülerini, acılarını veya öfkelerini paylaşma konusunda ne kadar açık oldukları dikkat çekici. Ama aynı zamanda çok fazla insanın bu olumsuz duyguları paylaşması da bir o kadar endişe verici.
Peki neden bu kadar çok insan böyle hissediyor?
Cevap şu, dünyanın aşina olmadığı bir eşitsizlik var. Liderler, gelir eşitsizliğini, yani finansal olarak zenginler ve fakirler arasındaki artan uçurumu anlarlar ama harika bir hayata sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki büyüyen uçurumu anlayamazlar . Buna refah eşitsizliği denir .
Her refah anketinin başında, insanlardan ne kadar iyi bir hayatları olduğunu söylemelerini isterler ve şöyle bir soruyla başlarlar:
Basamakları sıfırdan 10’a kadar numaralandırılmış bir merdiven hayal edin. Merdivenin tepesi sizin için mümkün olan en iyi hayatı temsil ediyor ve merdivenin altı sizin için mümkün olan en kötü hayatı temsil ediyor. Şu anda kişisel olarak merdivenin hangi basamağında durduğunuzu hissettiğinizi söyler misiniz?
2006’da dünyaya bu soru ilk sorulduğunda, insanların %3,4’ü Gallup’a hayatlarının 10 numara olduğunu, mümkün olan en iyi hayat olduğunu söyledi. Ve sadece %1,6’sı hayatlarının sıfır olduğunu söyledi, olabilecek en kötü hayat..
15 yıllık takipten sonra, bu rakamlar önemli ölçüde değişti. En iyi hayatlarını yaşayan insanların sayısı iki kattan fazla artarken (%7,4’e), en kötü hayatlarını yaşayanların sayısı ise dört kattan fazla arttı (%7,6’ya).
Küresel olarak insanların yaşamlarını en iyi şekilde değerlendiren %20’si ile hayatlarını en kötü olarak değerlendiren %20’lik insanı karşılaştırırsanız, dünyanın esenlik ve mutluluk açısından ne kadar eşitsiz bir hale geldiğini görürsünüz.
2006’da, dünyanın yaşamlarını en iyi olarak değerlendiren %20’sinin ortalama yaşam puanı 8,3’tü. Yaşamlarını en kötü olarak değerlendiren %20’nin ortalama yaşam puanı 2,5’ti.
Şimdi 2021’e bakın. Yaşamlarını en iyi olarak değerlendiren %20’nin ortalama yaşam puanı 8,9 ve yaşamlarını en kötü olarak değerlendiren %20’nin ortalama yaşam puanı 1,2 idi. Bu yaşam puanlarındaki fark şimdi 7,7 puan – Gallup’un izleme tarihindeki en yüksek puan.
Gelir eşitsizliğinin refah eşitsizliğini ve dolayısıyla artan mutsuzluğu açıkladığını düşünebilirsiniz. Bu kesinlikle onun bir parçası. Harika bir hayatları olduğunu bildiren insanların %20’sini inceledikten sonra Gallup, beş ortak noktaları olduğunu keşfetti: İşlerinden tatmin oluyorlar, az mali stresleri var, harika topluluklarda yaşıyorlar, iyi bir fiziksel sağlıkları var, sevdikleri var.
Hayatlarını en kötü olarak değerlendiren insanların %20’si bu şeylerden çok azına sahip. Kaliteli bir işleri yok, gelirleri geçinmeye yetmiyor, parçalanmış toplumlarda yaşıyorlar, açlar ya da yetersiz beslenmişler ve hayatlarında yardım için güvenebilecekleri kimse yok. Ve hayatlarını bu kadar düşük değerlendiren %20, her zamankinden daha üzgün, daha stresli ve daha kızgın hale geliyor.
Gallup’un yeni kitabı Kör Nokta’nın amacı, dünyanın nerelerde acı çektiğini ve nerelerde iyileştirilebileceğini göstermektir. Nasıl olduğunu bilmezsek dünyayı daha iyi hale getiremeyiz. Kitap, liderlerin artan stres, üzüntü veya öfke karşısında bir daha asla şaşırmamaları için izleyebilecekleri göstergelerin ana hatlarını çiziyor.
Comments