Türkiye’nin Kurumsal Yoğun Bakım Raporu
- Gökhan Avcı
- 7 Ara
- 2 dakikada okunur

Bu sabah LinkedIn’de karşıma öyle bir ilan çıktı ki… Bir şirketin değil, bir ülkenin kurumsal yorgunluğunun otopsi raporuydu adeta. 1987’den beri üretim yapan, iki fabrika sahibi, 200 çalışanlı, 1 milyar ciro yapan, %40 kâr marjıyla çalışan bir şirket…
“Yaşlılık sebebiyle komple satılık.”
Ve işin asıl trajik, acı, iç burkan tarafı şu: Bir şirketi, bir emlakçıya—hani eskilerin deyimiyle bir komisyoncuya—satmaya çalışan bir yönetim var. Kurumsal dönüşüm planı yok, stratejik satın alma danışmanı yok, miras bırakılacak bir organizasyon yapısı yok… Ama komisyoncunun LinkedIn hesabında “komple fabrika satılık” ilanı var. Bunu aklım almadı. Hâlâ da almıyor.
Bir fabrika değil bu. Bir kurumsallaşamamışlık anıtı. Bir liderlik boşluğunun yıllarca birikmiş tortusu. Bir ülkenin “biz böyle gördük” diyerek kaybettiği 40 yılın özet fotoğrafı.
Türkiye’de Şirketlerin Gerçek Ölüm Nedeni: Yönetimsel Alzheimer
Çoğu şirket yaşlanmıyor aslında… Yavaş yavaş çürüyor. Ve bu çürümeyi “istikrar” zannediyor.
Semptomlar hep aynı:
Tüm kararları patronun aldığı tek merkezli beyin
İnsan kaynaklarının hâlâ “personel işleri” diye anılması
Dijitalleşmenin ERP’ye modül eklemek sanılması
Yapay zekânın “bir gün bakarız” kategorisinde bekletilmesi
Strateji toplantılarının ertelenip durması
Ailenin yönettiği ama profesyonellerin sorumlu tutulduğu şirket düzeni
Çalışanların maaş yattığı için şirkete güven duyduğu illüzyon
Bu semptomlar birleşince ortaya çıkan tablo: 40 yıllık organizasyonun emlakçıya ilanıyla satılması.
Ekonomik Kriz Bahane, Kurumsal Çöküş Şahane(!)
Evet, ülkede kriz var. Ama bu şirketin krizi ekonomik değil. Bu şirketin krizi yönetimsel, zihinsel ve kültürel bir kriz.
Ekonomik dalgalanma sadece şunu yaptı: Zaten çökmekte olan bir yapının üstündeki ince örtüyü kaldırdı.
Türkiye’de her kriz, şirketlerin gerçek kimliğini röntgen gibi gösteriyor. Ve maalesef çoğunda görünen şey:
Zayıf kaslar
Yıpranmış kemikler
Esnemeyen kültür
Çalışmayan adaptasyon refleksleri
Stratejik düşünemeyen liderlik
Ama kimse farkında değil, çünkü herkes hâlâ maaş yattığı sürece durumun iyi olduğunu sanıyor.
Bu ülke bir şirket mezarlığına dönüşmüş durumda ama odadakiler hâlâ kahvesini içip etrafa bakıyor.
Hep Beraber Konuşalım: Biz Bu Tabloya Gerçekten Şaşırıyor muyuz?
Şaşırmadığımızı çok iyi biliyoruz. Çünkü benzer şirketleri her gün görüyoruz. Hepsinin hikâyesi aynı:
Dış pazara açılmayı düşünmeyen
Teknoloji yatırımını masraf gören
Yenilikçilikten ürken
Yeteneğe değer vermeyen
Tüm bilgiyi patronun zihnine sıkıştıran
Kurumsal hafızası olmayan
“Böyle gelmiş böyle gider” kültürüne tapan şirketler
Ve hepsinin sonu benzer bir cümleyle bitiyor:
“Komple satılıktır.”
Dünya Güçlü Şirketlerin Ligi… Biz Hâlâ Emnlakçıya Şirket Sattırıyoruz
Bugün dünya düzeninde güç devletlerde değil şirketlerde.
Apple, Amazon, Tesla, Samsung ülkeleri yönlendiriyor. Biz ise hâlâ şirket yönetimini aile meclisine, şirket satışını ise emlakçıya teslim ediyoruz.
Gerçek tokat burada:
Eğer bir ülke şirketlerini profesyonelce yönetemiyorsa, geleceğini de yönetemez.
Bu İlan Bir Satış İlanı Değil; Bir Uyarı Çığlığı
Bu ilan aslında şöyle diyor:
“Biz 40 yılda organizasyon kuramadık.”
“Günü kurtarmayı, geleceği inşa etmeye tercih ettik.”
“Strateji geliştirmedik; rutinleri kutsallaştırdık.”
“Ve vizyonsuzluk bizi buraya getirdi.”
Şirketi bir komisyoncuya satmaya çalışmak ise bu hikâyenin final sahnesi. Ve izledikçe içi sızlayan hepimiz biliyoruz:
Bu sadece bir fabrikanın ölümü değil, bir zihniyetin çöküşü.








Yorumlar